General Topics in Elementary


  • Days:

sunday(pazar), monday(pazartesi), tuesday(salı), wednesday, thursday, friday, saturday
cümle içinde preposition(edat)'la birlikte kullanılacaktır..

Pazar sabahları erken kalkmam.         >> >         I don't get up early on sunday mornings.
'on' günün önüde kullanılır
Pazartesi günü o okula gider.         >> >         She goes to school on Monday.
Cuma günü işten eve saat dokuzda gelirim.         >> >         I come home from work at nine on Friday.
'at' zamn terimi için -de-da yapar
from -den-dan eki olarak kullanılmıştır


  • Month:

january, february, martc, april, may, june, july, august, september, october, november, december
günlerde olduğu gibi preposition kullanılır..

O ağustosta tatile gitmez.         >> >         She holiday go on holiday in august.
Kız kardeşin nisan ayında çalışmaz.         >> >         My sister doesn't work in april.
Ağustos en sıcak aydır.         >> >         Augost is the hottest month.


  • Seasons:

autumn(fall), winter, spring, summer
'in' zaman terimi(edat) olarak mevsim önünde kullanılacak

Kışın evde kalmayı sevmem.         >> >         I don't like staying at home in winter.
O genellikle ilk baharda beni ziyaret eder.         >> >         She visits me in spring every time.


  • What time is it?

It is two o'clock.         >> >         Saat iki.

quarter past         >>          çeyrek geçe
It is quarter past four.

half past         >>         yarım geçe
It's half past nine.

quarter to         >>         çeyrek kala
It's quarter to ten.

9:55         >> >         It's five to ten.
8:10         >> >         It is ten past eight.
21:46         >> >         It is fourteen to ten.

about         >>         yaklaşık olarak
07:02         >> >         It is about seven o'clock.
13:58         >> >         It'a about two to two.


  • Have/Have got - Has/Has got         >>         Sahip olmak

have/has geniş zamanda geçen bir mevzu olmakla birlikte sahip olmak fiilidir..
'have/has- have got/has got' ayrımına değinecek olursak; ikisi de sahip olmak manasına gelir yalnız have/has got daha çok konuşma dilinde kullanılmaktadır.. gramer açısından aralarında farklar bulunur..

I have a black cat.         >> >         Ben siyah bir kediye sahibim.
She has a black cat.

I have a red car.         >> >         Kırmızı bir arabaya sahibim.
She has a red car.
I have got a red car.
She has got a red car.
olumlu cümle de yapı olarak da anlam olarak olarak da bir fark yoktur.. have/has ya da have got/has got kullanılabiilir..

I don't have a red car.         >> >         Ben kırmızı bir arabaya sahip değilim.
She doesn't have a red car.
I haven't got a red car.
She hasn't got a red car.
olumsuz cümlede ise mana olarak fark olmamasına karşın yapısal değişiklikler söz konusudur..

Do you have a red car?         >> >         Bir kırmızı arabaya sahip misin?
Does she have a red car?
Has she does got a red car?



31.07.2013; 13:32 

Present Continuous


Present Continuous    >>    Şimdiki Zaman

'-yok' ekinin karşılığını ifade eder.

(+) subject + am/is/are + V(ing) + obj + place + time
(-) subject + am/is/are not + V(ing) + obj + …
(?) am/is/are / subject + V(ing) + …

Time expression         >>         Zaman zarfları(terimleri)
now, at the moment, at present, currently… şimdi, şuanda manasına gelir
 today, this week, this year, tonight… da şimdiki zamanda kullanılabilecek zaman terimleridir….

Ben şu an öğretmenimi dinliyorum.         >> >         I am listening to my teacher at the moment.
'şu an' manasında now ya da currently de kullanılabilir

Annem şu an alışveriş yapmıyor.         >> >         My mother isn't doing shopping now.

Mike bu gece Jane ile akşam yemeğine gidiyor mu?         >> >         Is Mike going to dinner with Jane tonight?

Ben seni çok özlüyorum.         >> >         I am missing you a lot.
çok fiilin önüne geldiğinde 'a lot' kullanılır

Onun babası balık tutmaya gidiyor         >> >         Her father is going fishing.
cümle 'go + fiil' şeklinde oluşuyorsa fiile -ing eki getirilir

Benim patronum şu an sekreterimiz ile konuşuyor.         >> >         My boss is speaking to our secretary at the moment.

O şimdi hesap yapıyor.         >> >         Hi is doing accounts now.

Onlar bu gün tenis oynuyorlar mı?         >> >         Are they playing tennis today?

Biz şimdi okulumuzun eski duvarlarını boyuyoruz.         >> >         We are painting our school's old walls now.

Baban niçin bu gece seninle evde kalıyor?         >> >       Why is your father staying with you at home tonight?

O şimdi bilgisayar oyunu oynuyor.         >> >          He is playing a computer game now.

O şimdi annesini ziyaret etmek için Ankara'ya gidiyor.         >> >          She is gonig to Ankara to visit his mother now.
'-mek/ -mak için' her zaman 'to + V1' şeklinde kullanılır
cümlede yalnız 'için' olsa for kollanılacaktı

Kuzenim şu an dans etmiyor.         >> >         My cousin isn't dancing now.

Sevgilim için mektup yazıyorum.         >> >         I am writing a latter for my darling.



26.07.2013; 15:18 


Present Perfect Tense


Geçmişe ait fakat etkisi halen süren zaman dilimi olarak ifade edilebilir..
başlar... süre gelir... devam eder…
Past tense'den farkı olarak; past tense biten eylemler(finshed actions) üzerinden yapılan takiplerdir.

-contination(süreklilik, devamlılık)
-experience(tecrube), bu iki durumdan biri söz konusu olmalı..

(+) subject + has(singular)/have(plural) + V3 +obj + place + time
(-) subject + hasn't/haven't + ….
(?) has/have + subject + V3 + obj + place + time

Ex:
Ben on yıldır İstanbul'da yaşamaktayım.         >> >         I have lived in Istanbul for ten years.
-dır, -dir eki için 'for' kullanılır
'I' bu zamanda çoğul olarak algılanmaktadır

Ben çoktan işimi bitirdim.         >> >         I have already finished my work.
çoktan(already) ifadesi her zaman perfect tense'de kullanılır(yardımcı fiilden sonra)

Annem bu sabahtan beri yemek pişirmektedir.         >> >         My mather has cooked since this morning.
halen devam eden bir eylem söz konusu
beri(since), ifadesi de her zaman perfect'i ifade eder

O az önce eve vardı. O şimdi çok yorgun.         >> >         She has just arrived home. She is very tired now.
az önce(just) de perfect ifadesidir ve yardımcı fiilden hemen sonra kullanılır

Yıllardır seni beklemekteyim.         >> >         I have waited for you for years.
'for' her zaman sona gelir... 'waited for' bir şeyi beklemek kalıbı(edat)..

O henüz ödevini bitimedi.         >> >         He hasn't finised him homework yet
henüz(yet), her zaman perfect'de kullanılan zaman terimidir, olumsuzdur ve her zaman cümlenin  sonuna giderek kullanılır(since ve for'da olduğu gibi)

Onu son günlerde görmüyorum.         >> >         I haven't seen her recently.
son günlerde(recently) de perfect'de kullanılan bir zaman ifadesidir

Şu ana kadar hiç çin yemeği yemedim.         >> >         I haven't eaten any chinese food so far.
tecrübeyi veya tecrubesizliği ifade eder bir cümle
şu ana kadar(so far) ifadesi her zaman perfect'de kullanılır

Hiç rock müzik dinledin mi?         >> >         Have you ever listened to rock music?
tecrübe(experience) söz konusu… hiç(ever), perfect'de soru kalıbı oluşturduğunda özneden sonra yer alır

Hiç sigara içmedi.         >> >         He has never smoke.
'hiç' soru cümlesi yapmadığından 'never' olarak kullanılır ve yardımcı fillden sonra gelir.

Hiç İngiltere'de bulunmadım.         >> >         I have never been to England.

O dört aydır ingilizce öğrenmektedir.         >> >         He has learned English for four months.


Gözden geçirecek olursak:
- perfect tense, süreklilik ifadelerinde kullanılır
- cümlede tecrübe anlamı söz kunusu ise kullanlır
- for(-dır,-dir); olumlu(+), olumsuz(-) cümlede kullanılır ve cümlenin sonuna gelir… for to weeks
- since(-den beri); (+), (-) cümlelerde, cümle sonunda kullanılır… since1961
- already(çoktan); (+), (-) cümlelerde, yardımcı fiilden sonra kullanılır… have/has already + V3
- just(henüz, az önce); yardımcı cümleden sonra kullanılır… have/has just + V3
- yet(henüz); (-),(?) cümlelerde, cümlenin sonunda kullanılır… …..yet
- recenty(son günlerde); (+),(-) cümlelerde, cümlenin sonunda kullanılır
- so far(şu ana kadar, şimdiye kadar); (+),(-), cümle sonunda
- ever(hiç); (?)... subject + ever + ….
- never(hiç); (-)... have/has + never + …...

V
V3
live
lived
finish
finished
cook
cooked
arrive
arrived
be
been
listen
listened
eat
eaten
learn
learned



21.07.2013; 15:55


Future Tense & Adjectives-Adverbs

  
Future Tense          >>          Gelecek Zaman
Adjectives - Adverbs          >>          Sıfatlar - Zarflar

Future Tense:
-Be going to
-Will
İki tane ayrı yardımcı fiil kullanılmaktadır…  ve bunlar cümleye -ecek, -acak eki getirir.
Be(am/is/are), 'going to'dan önce gelerek -ecek anlamı getirir.. . Will ise kendi başına -ecek ekidir…
Be going to kalıbında bir 'plan' söz konusudur…
Will ise plan içermez… konuşma anında geçer(speaking moment)… geleceğe ait  yorum, tahmin cümlelerinde kullanılır(guess about futuer)

subject + am/is/are + going to + V1 + object + place + time
'going to' kalıbından sonra kesinlikle go ve come fiilleri kullanılamaz

subject + will + V1 + object(nesne) + place + time

(-) subject + am/is/are + not + going to + V1 + …
(-) subject + will not(won't) + V1 + …
(?) am/is/are + subject + going to + V1 + …
(?) will + subject + V1 + …

Bazı kelimeler de gelecek ifade eder;
next(gelecek), next week, next year, later(sonra), two days later, three years later, a few month later, tomorrow, tomorrow morning, tomorrow evening, tonight(bu gece)….

Ex:
  Yarın Londra'ya gideceğim, otelde yerimi ayırttım.     >> >     I'm going to fly to Londra tomorrow, I have reserved at the hotel.
yönelme eki olarak Londra dan önce to: -e, -a kullanılır… reserved(perfect tense,V3)

  Onu partiye davet edeceğim, çünkü o benim en iyi arkadaşım.     >> >     I'm going to invide him to the party, because he is my best friend.

  Bu gece benimle gelecek misin?     >> >     Will you come with me  tonight?
  Yağmur yağacak, çünkü hava çok bulutlu.     >> >     İt is going to rain, because it is very cloudy.
kesinlik gösteren bir belirti olduğundan be going to kalıbı kullanıldı

  A: Kitabımı düşürdüm.                      >> >     I have dropped my book.
  B: Onu senin için kaldıracağım.        >> >     its will pick it up for you.
'pict it up' kaldırmak manasında

  Gelecek hafta sonu ne yapacaksın? Nerede olacaksın?     >> >     What will you do next weekend? Where will you be?

  Annem söz verdi. Benim için lezzetli yemekler pişirecek.     >> >     My mother has promised. She is going to cook delicious food for me.
food, uncount(sayılamayan) nesne olduğundan sonun s takısı almaz

  O ne zaman Peter ile evlenecek?     >> >     When will she marry Peter?
konuşma hali olduğundan will kullanılır

  Ehliyet sınavımı geçeceğim. Çünkü sınavı oldukça iyidi.      >> >     I'm going to pass my driving test. Because my test has been quite good.


Adjectives - Adverbs          >>          Sıfat - Zarf

adjecticve - noun     >>>     sıfat - isim(önce sıfat sonra isim gelerek tamlama oluşturur)
verb - adverb     >>>     fiil - zarf (önce fiil sonra zarf gelir)

beautiful girl     >>     güzel kız
run fast     >>     hızlı koş

Alkol kötü bir alışkanlıktır.         >> >         Alcohol a bad gabit.
O kötü şarkı söyler.         >> >         He sings badly.
Her zaman İngilizce dersimi dikkatli dinlerim.         >> >         I lisen to my English lesson carryfully everytime.
Babam dikkatli bir insan.         >> >         My father is a careful person.

Hi is a good warker.         >> >         O iyi bir işçi. (good, sıfat)
He works well.         >> >         O iyi çalışır. (well, zarf)

I am a slow runner.         >> >         Ben yavaş koşucuyum.
I run slawly.         >> >         Ben yavaş koşarım.

She drives fast.         >> >         O hızlı araba sürer.
She is a fast driver.         >> >         O hızlı bir şoför.


20.07.2013; 12:33 

Comparatives and Superlatives


Comparatives and Superlatives          >>          Daha ve En

Adjactives(sıfatlar) üzerinden değerlendirilir…
Birkaç sıfata bakacak olursak:
fast: hızlı
slow: yavaş
big: büyük
small: küçük
noisy: gürültülü
important: önemli
expensive: pahalı
good: iyi


  • Adjectives with one syilable          >>          Bir hece ile yapılmış olan sıfatlar gurubu(Tek heceli sfatlar gurubu)
fast, slow... bu guruba örnek olabilir
Comparative(daha) "er"
fast     >>     faster(daha hızlı)
Superlative(en) "est"
fast     >>     the fastest(en hızlı)


  • Adjecktive ending          >>          Son harfi -y ile biten sıfatlar gurubu
noisy, dirty(kirli), easy(kolay)...
Comparative "ier"
noisy     >>     noisier(daha gürültülü)
easier     >>     daha kolay
eirtier     >>     daha kirli
Superlative  "iest"
noisy     >>     the noisiest(e gürültülü)


  • Adjective with 2 our were syilables          >>          2 veya daha fazla sıfatlar gurubu(uzun okunuşlu)
importaint, expensive…
Comparative(daha), "more"
more importaint     >>     daha önemli
more expensive     >>     daha pahalı
Superlative(en), "the most"
the most importaint     >>     en önemli


  • İrresular adjective          >>          Düzensiz sıfatlar gurubu
Adjective(sıfat)
good, bad, far(uzak)
Comparative(daha)
good     >>     better(daha iyi)
bad     >>     worse(daha kötü)
far     >>     further(daha uzak)
Superlative(en)
the best(en uzak)
the worst(en kötü)
the furthest(en uzak)

Ex:
Benim arabam senin arabandan daha hızlı.       >> >       My car is faster than your car.
'than' iki nesneyi birbirinden ayırıp -den,-dan eki getirir.
Benim arabam en hızlı.       >> >       My car is the fastest.
Benim sınıfım senin sınıfından daha küçük.       >> >       My class is smaller than your class.
Benim sınıfım en küçük.        >> >       My class is the smallest.
Benim evim senin evinden daha kirli.       >> >       My home dirtier than your home.
Benim evim en kirli.     >> >     My home the noisiest
Benim sokağım senin sokağından daha gürültülü.       >> >       My street is noiser than your street.
Benim sokağım en gürültülü sokak.       >> >       My steer is the noisiest.
Newyork Scicago'dan daha heyecan verici.       >> >       Newyork is more exiting than Chicago.
Neywork dünyada en heyecan verici şehir.       >> >       Newyork is the most exiting city in the world.
İhracat ithalattan daha önemli.       >> >       İmport is more important than export.
İstanbul İzmir'den daha pahalı.       >> >       İstanbul is more expensive than İzmir.
İstanbul Türkiyedeki en pahalı şehir.        >> >       İstanbul is the most expensive city in Turkey.
good-better-the best
bad-worse-the worst
far-further-the furthest
İngilizcem tarihimden daha iyi.       >> >       My English is better than my history.
İngilizcem benim en iyi dersim.       >> >       My English lesson is the best.
Benim ev ödevim senin ev ödevinden daha kötü.       >> >       My homework is worse than your homwork.
Benim ev ödevim sınıfta en kötüsü.       >> >       My homework is the worst in class.
Benim evim arkadaşlarımın evinden daha uzak.       >> >       My home is further than my friends' homes.
Benim evim en uzak.       >> >       My home is the furthest among  us
among us, birçok şeyin arasında... between, iki şeyin arasındaolarak kullanılır…

exciting: heyecan verici 
import: ihracat 
important: önemli 
history: tarih 
homework: ev ödevi


17.07.2013; 13:08



Examples


Kız kardeşimin sınav sonuçları oldukça kötü.          >> >          My sister's exam results are rather bad.
O benim duygularımı anlayamadı.          >> >          He couldn't  understant my emotions.
Dün gece nerede kaldın?          >> >          Where did you stay last night?
Onlar final sınavı için hazır değildi.          >> >          They weren't ready for the final exam.
Büyükbabamın şüpheleri doğru değildi.          >> >          My grandfather's suspects weren't true.
Niçin beni partiye davet etmedi?          >> >          Why didin't she invite me to the party?
Senin problemlerini sonsuza kadar dinleyemem.          >> >          I can't listen to your problems forever.
Büyükannem kedileri ile yaşar.          >> >          My grandmother lives with her cats.
Babam dün evde kalmak istedi.           >> >          My father wanted to stay at home yesterday.
Onunla konuştum fakat sözlerim onun için önemli değildi.          >> >          I spoke to him but my words  weren't important for him.
O niçin dün sabah işte değildi?          >> >          Why wasn't he at work yesterday morning?
Senin karın olmak istemiyorum.          >> >          I don't want to be your wife.
Arkadaşım her zaman doğru söyler.          >> >          My friend tells tre truh every time.
Geçen yıl tatilimiz eğlenceli değildi.          >> >          Our holiday wasn't funny last year.
Bu senenin borsa oranları çok düşük.          >> >          This year's stock exchange rates are very low.


16.07.2013; 14:07



Simple Past Tense


Simple past tense    >>    Geçmiş zaman

-can -could -was - were -did -V2

can           >>     present, -ebilmek (geçmiş zaman alt başlığı olmamakla birlikte present tense(geniş zaman)'de -ebilmek anlamına gelir.)
could        >>     past, -ebilmek (geçmiş zamana ait  -ebilmek olan yapı)
was          >>     past, no action, tekil
were        >>     past, no action, çoğul
did           >>     past, action, (?), (-) ..(action-fiil)
V2           >>     past, action, (+)

Genel olarak şimdiye kadar ki tabloya göz atacak olursak:
am        >>     present, no action, I
is          >>     present, no action, tekil(he, she , it)
are        >>     present, no action, çoğul(you, we, they)
do         >>     present, action, çoğul/I, (?), (-)
does      >>     present, action, tekil, (?), (-)
Vs         >>     present, action, tekil, (+)

Can: -ebilmek, present
(+) subject + can + V1                 ....          I can cook     >>     Ben yemek pişirebilirim.
(-) subject + can not+ V1            ....          She can't play piano     >>     O piyano çalamaz.
(?) can + subject + can + V1       ....          Can you speak english?     >>     İng. konuşabilir misin?

Could: -ebilmek, past
(+) subject (+) could (+) V1         ....          I could swim     >>     Ben yüzebilirdim.
(-) subject (+) couldn't (+) V1     ....          My father coluldn't drive     >>     Babam araba kullanamazdı.
(?) could (+) subject (+) V1         ....         Could they learn Geaarman?     >>     Onlar Almanca öğrenebildiler mi?


Kalıp olarak şu örnekleri inceleyelim:
I colud swim when I was 7.           >> >          Ben 7 yaşındayken yüzebiliyordum.
She could cook when she was just 12          >> >          O sadece 12 yaşındayken yemek pişirebiliyordu.
We could dance when we were at primary school          >> >          Biz ilk okuldayken dans edebiliyorduk.
when, -iken eki getirir… were, hareketsizliği gösterir… ve fiilin birinci hali(V1) kullanılmıştır.


Aşağıda present ve past karşılaştırmalı olarak incelenmiştir:

Present
  1. Am
 I'm ill.     >>     Ben hastayım.
No action, durum cümlesi, hareketsizlik cümlesi..
  1. Is
She is a teacher.     >>     O şimdi öğretmen.
  1. Are
They are my new cars.     >>     Onlar benim yeni arabalarım.
Geniş zamanda(şu an söz konusu)… çoğul… hareketsizlik cümlesi…
  1. Do
We don't like  animals.     >>     Biz hayvanları sevmeyiz.
'not' olumsuz yaptı… ardından hareketi göstermek adına fiilin birinci hali geldi(V1)
Do you study English?     >>     İngilizce çalışır mısın?
  1. Does
She doesn't eat meat.     >>     O et yemez. (fiilli olumsuz tekil yapı)
Does she speak Spanish?     >>     O İspanyolca konuşur mu?
  1. V1
We sing well     >>     Biz iyi şarkı söyleriz.
  1. V(s)
Şhe sings well.      >>     O iyi şarkı söyler.


Past

I was ill.     >>     Ben hastaydım.

She was a teacher.     >>     O öğretmendi.

They were my cars.     >>     Onlar benim yeni arabalarımdı.
I öznesi past tense'nin hareketsizliğini gösteren bölümde her zaman  tekil durumdadır.
'are' hareketsizliği gösteren bölümde 'were' halini alır

We didn't animals.     >>     Biz hayvanları sevmezdik.
sadece don't didin't halini aldı…
Did you study English?     >>     İngilizce çalıştın mı?
  1.  
She didn't eat meat.     >>     O et yemedi./O et yemezdi.
Did she speak Spanish?     >>     O ispanyolca konuştu mu?/…konuşur muydu?
  1.  
We sang well.     >>     Biz iyi şarkı söyledik.
Sadece olumlu cümlede olmak üzere  geçmiş zamana dönüştürülürken fiilin ikinci hali kullanılır.(sing-sang)… tekillik çoğulluk söz konusu değil.
  1.  
She sang well.     >>     O iyi şarkı söylerdi.


Can
My girl friend can play tennis well she sings well.     >>     Kız arkadaşım iyi tenis oynayabilir.
Geçmiş zamanda ifade ederken 'can' farklılık gösterecektir..

My girl friend could play tennis well.     >>     kız arkadaşım iyi tenis oynayabilirdi.


Time expression     >>     past tense ait zaman terimleri
last: geçen
last year, last week, last monday
ago: önce
2 years ago     >>     2 yıl önce
six weeks eg     >>     altı hafta önce
four months ago     >>     dört ay önce
2 days ago     >>     2 gün önce
yetarday: dün
yestrday morning,   yesterday afternon, yesterday evening,

yesterday night denilemez last night kullanılmalıdır ,
'last day' de kullanılmayan bir tabirdir bunun yerine yesterday kullanılır…


Ex:
She was here 2 days ago          >> >          2 gün önce o buradaydı.
no action, tekil(Past tens'de hareketsiz ve tekil olduğundan was kullanıldı.)

They were my good friends a few year ago.          >> >          Onlar birkaç yıl önce benim iyi arkadaşlarımdı.
no action, çoğul… (a few: birkaç)

I didn't see him yesterday.          >> >          Dün ben onu görmedim.
olumsuz(-), past tense, action... durumları bize didin't ı verdi..

Did she come to school last week?          >> >          O geçen hafta okula geldi mi?
(?), action, past, (V1)

She cooked for her husband weekend.          >> >          O geçen hafta sonu kocası için yemek pişirdi.
(+), past, action, (V2)


15.07.2013; 13:59